Beni seçen birilerinin olması beni hep şaşırtmıştır. Kendimi o kadar yetersiz o kadar kabiliyetsiz o kadar cibiliyetsiz addediyorum ki bu seçildiğim anlar beni güldürüyor, üzüyor, şaşırtıyor.
Şu sıralar gölgemin varlığı çok gözüme çarpar oldu. Ondan kurtulmak ister gibi oluyorum bazen, şöyle kör bir makasla kökünden keserek. Başarabilsem, eminim çok farklı bir şeyler olacak. Belki ölüm gibi, gerçi cesetlerin de gölgeleri vardır. Sanırım gölgemizin varlığı, sadece saydam olmadığımızın delili. O zaman çok da kurtulmak zorunda olduğum bir şey değilmiş, vazgeçiyorum.
Filmlerde hani karakterlerin düşleri de yer alır. Küçükken şöyle sanırdım dediklerimden biri de bunla ilgili. Ben kamerayı adamın neresinden sokuyorlar da düşlerini filme alıyorlar diye şaşırır dururken büyümüşüm. Şimdi de biri benim düşlerimi filme alsa ne olur diye açıkçası biraz da ürkerek düşünüyorum. Çünkü düşler bazen size ya da etrafınızdakilere çok acımasız roller biçebiliyor.
Okul yeni bitti. Artık öğrenci değilim çiçeği burnunda bir işsizim. Ailem var, yani güvencedeyim. Peki ne kadar güvencesizliğe evet diyebilirim? Ya da buna cesaret edebilir miyim?
İnsan yalnız kaldığında ne kadar da farklı olabiliyor. Her şey mübah gibi düşünüyorsun o anlarda. Toplumun ortalama ahlak veya görgü kurallarının dışına rahatça çıkabilirsin yalnızken. Kendimize saygımız da mı bir eksiklik var yoksa aslımız gibi olursak kimsenin bizi sevmeyeceğine emin miyiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder