Büyük bir taş aldı ve kolundan çıkardığı saatine vurmaya başladı, vahşi bir adamın bir yılanın başını ezişi gibi vuruyordu zaman makinesine. Neydi ki vahşi değildi de? Şehirli mi demeliydi bu içindeki nefretin adına? İnsanın kendisine duyduğu nefret.
Uzandı sonra sırtüstü. Çekirge sesleri, otlanan hayvanların homurtuları, bir yandan da bok varmışcasına etrafında saltolar yapan sinekler. Başka da bir şey görünmedi gözüne. Eksik olan fazla olan ne varsa bulmak için gelmişti buralara. Yaşadığı şehirde de bulamaz mıydı sanki? Bilemiyorum dedi, belki de düşünmek için bahanelerim olmuştur buraya gelmekle. Cebinde sigarası, beline bağladığı bir kuru ekmek içinde biraz köy peyniri ve elindeki su şişesi... Şu anda başka bir şeyi yoktu. Yo hayır onunki bir şehirlinin utanmaz ve geçici köylülük heveslerinden biri değildi, bir sadeleşme kaygısı hiç değildi. Neydi derdi onu bulmaya gelmişti aslında tam olarak.
Gömlek kollarını yukarı sıyırdı. Çocukken mavi akacak diye kestiği bileklerinden boşalan kırmızı kana ne kadar şaşırdığını hatırlayıp güldü. Sonra iyi adamdır diye güvendiği insanlar geldi aklına. Onlara da gülüp geçebilmeliydi. O kadar kolay olmasa da, bunu başarabilmek için buradaydı belki de. "Hayattaki dertlerini değiştirebilmek için."
Ona ayda yirmi bin lira da verseler artık dönmeyeceği işini düşündü. Sabah gidip akşam çıktığı, gün kararana kadar hapis tutulduğu yarı açık cezaevini... Çok çalışmanın bu olmadığını biliyordu, ama yine de halime şükür dememişti hiç. Onu korkutan parasız kalma korkusu tekrar damarlarında dolaşmaya başladı. Açlığın rengi damarlarında akmamıştı bugüne dek. Arkadaşlarına sorup duruyordu sürekli: Hiç aç kaldınız mı?
Gözleri göğe daldı. İnsan böyle dağ başlarında dünyanın döndüğünü pek anlamıyor galiba diye düşündü. Bir binadan diğer binaya geçen güneş yoktu burada, sabah simitçisi, öğlen yemekleri, akşam 5 çayı gibi zırvalıklar bize zamanın geçtiğini unutturmuyorlardı bir türlü. Koluna baktı alışkanlıkla. Olmayan saatin izi hala duruyordu. İzleri başka izler silecekti elbet.
Güneşin acımasız ışıklarına doğru bakmak için kafasını kaldırdığında üzerinden geçen bir uçak farketti. Uçağın gölgesi bir hayalet gibi düştü dağın üzerine ve hızla kayboldu. Kalktı ve daha tenha bir yer için yürümeye başladı.
*denniswarhol*
1 yorum:
Var ol.
Yorum Gönder