20.1.09

Öylesine Bir

Yaşadığı delikten kafasını öne doğru iterek bir ana rahminden fırlar gibi çıktı sokağa Bay D.. Üstünü başını düzeltti, yırtıklarını el yordamıyla inceledi, herhangi bir yeni sökük olup olmadığına baktı. Ayakkabılarını ellerini tükürükleyerek temizledi, su içmek için camiye yöneldi. O kalabalık avluda boş boş oturanların mutlu gibi görünen yüzlerine baktı. Bulabildiği ilk güneş alan avluya uzanan küçük kedileri seyretti, sahiplerinin peşinden delice koşan köpeklerin uzaktan sinir ve hasetle izlediği bu güzel hayvanları kendine hep yakın bulmuştu. Gidip yanlarına uzanmak istedi ama ondan korkup kaçacaklarına emin olduğundan vazgeçti. Simit satan sakallıya doğru yürüdü sonra; cebindeki kuruşları toparladı ve sakallıya uzattı. İki simit gelir bunla iki mi vereyim, diye sordu beriki. İki taze simidi alıp bugün ne yapacağını düşünmek üzere parktaki tek boş banka oturdu.

Önünden, arkasından takım elbiseli erkekler; şık tayyörlü bayanlar geçiyordu. İşlerine yetişme telaşında olan bu insanlar ona kıskanarak mı bakmalıydılar? Ona göre öyle yapmalıydılar. Ama Bay D. onların tam aksine kendisine acıyarak baktıklarının farkındaydı; üstelik onlar hergün işyerlerinde çektikleri sıkıntının karşılığı olan paraları orada öylece oturan adamımızın eline saymaktaydılar. Bay D. bu durumu her zaman büyük bir bağışlama gibi algılıyor, onlara bu kötü dünyanın iyi insanları olmaları için bir fırsat verdiğine inanıyordu. Kendisini onların efendisi gibi görüyor; hatta onları tanrısal bir merhametle seviyor ve oradan öylece geçmelerine -bu merhametin yüzü suyu hürmetine- izin veriyordu.

Para şıngırtılarıyla bölünen düşüncelerini toparlamak için oturduğu banktan kalktı, arkasına takılan boz bir köpekle beraber yürümeye başladılar. Karşı yoldan aşağı mahallenin evsiz takımından tek kollu ve bir zenci kadar siyah olan o adamın geldiğini gördüğü an, yolunu değiştirmek için artık çok geçti. Adam ona doğru önce kapsamlı bir küfür savurdu sonra, D nin anasına söve söve onun üzerine doğru yürümeye başladı. Bay D tehlikenin kokusunu almıştı ve geldiği yöne koşmaya başladı. Hem Bay D. hem de boz köpek ölene kadar koşacaklarmış gibiydiler ve nispeten yaşlı olan kolsuzu arkalarında bir küçük siyah nokta gibi görene kadar kaçtılar.
Sonra D. köpeğe sinirle baktı; ona bir taş atıp yanından uzaklaştırdı. Bugün ne yapması gerektiğini düşünemeyecek miydi? Bu adi köpek, şu kömür suratlı kolsuz ve o takım elbiseli köleler ona neden rahat vermiyorlardı? Herkese çok kızgındı. Şimdi yüzünde mağrur bir ifadeye dönüşen siniriyle beraber kendine bir yer arıyordu. Çok geçmeden oturabileceği bir ağaç altı gördü. Bu ağaç o kadar güzel bir ağaçtı ki onu daha önce neden görmediğine ah vah etti. Gidip ağacın dibine uzandı ve gözünü dalların arasına dikti. Gelen seslere bakılırsa milyonlarca irili ufaklı kuşla dolu olan bu ağacın altında bir an için çocukluğuna döndü.
Anne ve babasının kavgalarını, bağrışmalarını duymamak için odasının camını açar açmaz içeri dolan o kuş cıvıltılarıyla, hayatı nasıl basitçe güzelleştirdiğini hatırladı. Bay D. bu anılarla beraber o güzel senfoniyi dinlerken kafasına düşen sert bir cismle neye uğradığını şaşırdı. Önüne düşeni eline aldığında bunun bir radyo olduğunu görmüş ve şaşkınlığı daha da artmıştı. Kafasını tekrar yukarı kaldırdığında ağaçtan birkaç cılız cıvıltı dışında herhangi bir ses gelmediğini gördü. Sonra elindeki radyoya baktı. Birkaç küçük yumruk darbesiyle radyo çalışmaya başlamış ve yüksek bir sesle kuş cıvıltıları çıkarmaya başlamıştı. Radyoyu büyük bir hırsla yere çaldı ve hayal kırıklığı ile uzaklaştı ağacın dibinden.

Bay D. için bugün gerçekten kötü bir gündü, hızlıca yürüyerek ana yola çıktı. Yanından süratle geçen arabalara aldırmadan yürüyordu ki, gürültülü bir klakson sesi işitti. Kuş sesine benzeyen bu klaksonu ardı ardına çalarak yavaşça ilerleyen, bir araba vardı tam arkasında. Öylesine yavaştı ki bu araba, bir yarışı yürüyerek bile ondan evvel bitirebilirdiniz. Ama bu yavaşlıkta çok da ağır bir rahatsızlık vardı. Yolun iyice kenarına çekildi Bay D; fakat araba geçmedi ve arkasında kuş sesleri çıkarmaya devam etti. Kimdi arabanın içindeki, ne yapmaya çalışıyordu? Bunları düşünmeye vakti yoktu. Hızla yolun kenarından aşağı doğru atladı ve toprak yolda koşmaya devam etti. Araba bir süre daha arkasından geldi ve kuş sesleri çıkarmaya devam etti ve fakat büyük siyah kayanın ardına atladığında artık peşinde hiçbir şey kalmamıştı.

Bu koşuşturma onu çok yormuş ve pantolonunda yırtılmadık yer bırakmamıştı. Bugün olanlara bir anlam vermekle uğraşmayacaktı. Onun için asıl sorun bugün ne yapacağıydı. Kafasını siyah kayaya dayadı, ellerini yırtık pantolonundan içeri soktu. Rüyasında annesi ve babası kavga ederken, o radyoyu açmaya uğraşıyordu.




****Bay D.****

Hiç yorum yok: