Semih, salondaki kanepede son üç ayda başından geçenleri, hayatının birden nasıl değiştiğini düşünüyordu;
-Geçmiş olsun semih, geçmiş olsun semih, geçmiş olsun, geçmiş...
Hastalığı gerçekten geçmiş miydi bilmiyordu, doktorlar öyle diyordular. Yarısını aldık akciğerinizin Semih bey, son derece başarılı bir ameliyattı. Vücudunuz tedaviye olumlu tepki falanı, ilaçlarınızı düzenli kullanmalısınız yalanı. Şu ilacı semih bey yemeklerden sonra, şunun yemeklerle ilgisi yok semih bey ha ha ha.
Semih yatak odasına kulak kabarttı:
"37 yaşındayım, evliyim, şu içeride horlayan 10 yıl önceki büyük aşkımdır"
Sağolsun; sayesinde iyiyim; bana iyi baktı karım. Yeri gelmişken belirtmek isterim ki; bu hastalığın "geç"mesinde emeği geçen tüm dostlarıma; geçmiş olsun dileklerini esirgemeyen tüm ziyaretçilerime teşekkürü bir borç bilirim. Reveransssss.
Gülüp geçti söylediklerine. Geçmedin biliyorum dedi - hastalığıyla konuşuyordu- biliyorum; çünkü oradasın ve beni duyuyor bana cevap veriyorsun. Eşinin horultularını işitti tekrar. Sonra geceden beri hiç kapatmadığı televizyona baktı boş boş, bir türlü aydınlanmayan odaya, eve... Biraz sonra arabasının alarmıyla irkildi, oysa günlerdir ilk kez uykuya dalmıştı. Lanet etti ve doğruldu;
Balkondan aşağı sarkıp arabasını gördü, birinin arabayla uğraştığını ve "iş"ini bitirmek üzere olduğunu da gördü. İstifini bozmadan izledi olanları. Sonra içeri girdi.
Aynada yüzüne bakarken, arabasının çalışan motorunun sesini işitti. Bir an olsun karısının horlamalarını bastıran bu ses için, şükretti tanrıya.
Eline aldığı kalemle aynaya şunları yazdı:
"Tanrım sen bir hırsızsın, arabamı da, hayatımı da sen çaldın, sana şükürler olsun"
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder