12.2.10

yıkanınca

Seni ellerimi yıkamadan sardım. Tüm kiriyle bedenimin çırçıplaktım karşında. Çıkardığım yırtık elbiselerimi sordun, köpekler parçaladı dedim sana gelirken. Sen de tehlikeliydin çünkü sokağın da. Her köşesini besmeleyle döndüm yolların. Çıngıraklı zilini değil kalbimin gümbürtüsünü duyup açtın kapıyı. İlk yüzünü gördüm tahta kapının ardında. Gülmüyor, üzülmüyor, kızmıyor, acımıyordun. Sonra tüm bedenin içime girdi. Artık eve girmek de gerekmiyordu. Kapılar açık, pencereler açıktı. Dışarısı nasılsa içerisi de öyleydi anlayacağın. Bir ev ne ile ayrılırsa sokaktan biz onları yıkıyorduk. Seni öpmeye başladım, yüzünden başladım öpmeye önce. Unutmayaydım yüzünü anlatırdım şimdi ilk neresini öptüğümü. Dudaklarını öptüm sonra, dudaklarını yüzünden ayrı saydım hep. Onlar bir başka cumhuriyet, bir meyvenin içinde başka bir meyve gibiydi. Kirli tırnaklarımı boynuna geçirdim büyük bir samimiyetle. Acıdan açılan dudaklarından şimdi sıcak rüzgarlar esiyordu. Ruhumun lodosu bana yağmurlar getiriyordu. Kıyısında oturduk sonra bir sigaranın, ağzımızda bir deniz manzarası. Kimse içmiyordu ama yanıyordu köküne doğru. Bir ömrün doğuşunu seyredecektik o gün o kıyıda. Dizlerimizi güneş, kirliliğimizi duru sular yunacaktı. Ben temizlenmek istemiyorum dedim yüksek sesle, istiyorum ki kirli kalayım, kokayım ve kırılsın burun direkleri insanların. Bundan dolayı işte mahkum edileyim yalnızlığa. Bundan işte sarıldım sana ellerimi yıkamadan ve bir dua eşliğinde yıkanıncaya kadar da bu yüzden kirli kaldım.



*dw*

Hiç yorum yok: