Tavana yakın pencereler yapalım üstad, boyumu aşsın yükseklikleri. Beni kimse görmesin öyle haberim olmadan, ben de istemediğimde birilerini görmeyeyim. Evin bacasını çok çok uzun yapmalısın. Neden dersen; dumanım şehre karışsın istemiyorum üstad, mümkünse atmosferin de dışına bırakalım külleri, hem belki bir kaç uzaylı leylek yuva yapar ilkokul çocuklarının resim defterlerine.
Kocaman bir yatağım var benim, işte bu yüzden yatak odası en azından o yatak kadar büyük olmalı. Kapıyı açınca hemen yatak başlasın mesela. Üzerimi çıkarmaya kalmasın yerim, sevmem değişmeyi elbiseleri. Mutfak mı dedin üstad? Mutfağı geçelim, çünkü o başka birini seviyor. O yoksa mutfak da yok, yemek de yok, kirli bulaşıklar da yok, mutfak olmasa da olur be üstad, geçelim mutfağı. Sonra bir salon olmalı, duvarlarını kitaplarla kaplamalıyım, sadece kitaplarla mı? İrili ufaklı dostlarım da kaplamalı salonun boşluklarını. Ellerinde sigaraları kahveleriyle sohbetler etmeliler, çekirdekler çitlenmeli, dedikodular yapılmalı, iskambil kağıtları, tavlalar, satranç tahtaları adım atacak yer bırakmamalı. Kalabalığı seviyorum üstad, insan yaşadığına fazlaca inanıyor, kötü şeyleri unutuyor. İnsan kalabalıklar da zor ölüyor olmalı, bu yüzden severim kalabalıkları. İşte tam şu çöplüğe bakan kısımda bir de balkon olmalı üstad, ama mümkünse bu balkon o pencerelerden de yüksekte olmalı. Bir gün kalabalıktan sıkılırsam alırım kahvemi çıkarım diye düşünüyorum, çöplüğe bakarım, sevişmekten, tepinmekten bok içinde kalmış kediler görürüm. Önce tükürüklerim, sonra gözyaşlarım intihar eder üstad, daha sonrası ise bir benoluşun ilanıdır. Evet üstad tüm bu ev, bu kalabalıklar, bu gözyaşları, bu başkalarına aşık kadınlar sevme alışkanlığım, hep o benoluşlara giden kıvrımlı yollardır.
Sonra küçük bir çöp tenekesine sığacak bir atlayış yapmalıyım üstad, bir cambaz gibi...
Üzerimde kediler sevişmeli, kirletmeliler tüylerini ve en çok da beyaz kediler kirlenir üstad, bir sokak kedisi asla ama asla beyaz olmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder